Kitap Tanıtım: This Changes Everything (2014) - Naomi Klein
Yazar, aktivist ve gazeteci Naomi Klein kitabı, yaşamının 5 yılını almış. (sf. 423) Her bir sayfası enerjiyle
dolu referansları, hikayeleri, yorumları takip etmek belki yorucu ama Naomi Klein, heyecanını, kızgınlığını ve dinginliğini kitaba yansıtarak, kitabın uzunluğuna rağmen, ilgiyle okunabilecek bir eser ortaya çıkarmış.
Kitabın okuyucu kitlesinden söz ederken, iklim değişikliği, küresel ısınma ile ilgisi olan kimselerin zaten okuması gereken ilk kitaplar arasında gösterilebilir. Fakat, bu konuları ara sıra haberlerden duyan kimseler, bir yerlerden uluslararası petrol, kömür, firmalarına olan şikayetlerin, kızgınlığın neden arttığını, insan kaynaklı karbon salınımlarının bilim adamlarınca onlarca, yüzlerce kez açıklanmasına rağmen neden hala mevcut sistemde beklenen değişikliklerin olmadığını, bir diğer taraftan yerel toplulukların, çevreci derneklerin, yenilenebilir enerji alanında artan çabaların ve başarıların neler olduğunu ve daha fazlasını merak edenler, bilim adamlarının (sf 529) ve daha birçok farklı grupların destekleri ile hazırlanmış olan bu kitapta bulabilirler. Kitabı daha iyi anlatabilmek için, yer yer ana konuyu özetleyen kısımları alıntı yaparak anlatmak yardımcı olabilir.
“…the bottom line is what matters here: our economic system and our planetary system are now at war. Or, more accurately, our economy is at war with many forms of life on earth, including human life. What the climate needs to avoid collapse is a contradiction in humanity’s use of resource; what our economic model demands to avoid collapse is unfettered expansion. Only one of these sets of rules can be changed, and it’s not the laws of nature.” (sf. 21) / Sözün özü: Ekonomik sistemimiz ile gezegene ait sistemimizin şimdi muharebe halinde olmasıdır. Ya da daha doğru bir şekilde anlatmak gerekirse, ekonomimiz, insan yaşamı da dahil olmak üzere yeryüzündeki birçok yaşam biçimi ile savaş halindedir. İklimin çöküşünü önlemek, insanlığın kaynak kullanımındaki çelişkisine bağlıdır; ekonomik modelimizin çöküşünü önlemek ise, sınırsız genişlemeyi talep etmektedir. Bu kural dizisinden yalnızca bir tanesi değiştirilebilir ve bu doğanın yasaları değildir.
Kitapta giriş kısmından sonra, iki açıdan değerlendirmeler yapılıyor. Birisi, karbon piyasası, büyük şirketler. Bu uluslararası dev firmaların yatırımları, destekleri ve karbon salınımını azaltmaktan ziyade nasıl sebep oldukları karbon salınımını havadan yakalayıp, stoklanabileceği gibi çeşitli araştırmalara girmesinden (örneğin Richard Branson’un (Virgin şirketler grubunun CEO'su) bir türlü gerçekleşmeyen temiz enerji projesi ve bu yatırıma ayıracağına söz verdiği miktarın çok daha azı ile araştırmalara devam etmesi), geoengineering konusundaki gelişmelerden, çevreyi koruma destekçilerinin, nasıl komünizm destekçisi olarak gösterilmeye çalışıldığından bahsediliyor.
“We extract and do not replenish and wonder why the fish have dissapeared and the soil requires ever more `inputs` (like phosphate) to stay fertile. We occupy countries and arm militias and then wonder why they hate us. We drive down wages, ship jobs overseas, destroy worker protections, hollow out local economies, then wonder why people can’t afford to shop as much as they used to. We offer those failed shoppers subprime mortgages instead of steady jobs and then wonder why no one foresaw that a system built on bad debts would collapse. “(sf 166) / Kaynakları söküp çıkarıyoruz ve yenilemiyoruz, ve balıkların neden yok olduğunu ve toprağın neden hiç olmadığı kadar fazla "girdi"ye (fosfat gibi) ihtiyaç duyduğunu merak ediyoruz. Ülkeleri işgal edip milisleri kolluyor ve sonrasında neden bizden nefret ettiklerini merak ediyoruz. Ücretleri düşürüyor, denizaşırı ülkelere iş gönderiyor, işçi koruma haklarını yok ediyor, yerel ekonomilerin içini boşaltıyor ve sonrasında neden insanların eskiden olduğu gibi çok alışveriş yapamadıklarını merak ediyoruz. Kusurlu olarak alışveriş yapan bu kimselere, düzenli işler yaratmak yerine, yüksek faizli mortgage teklifi yapıyoruz ve sonrasında sağlıksız borçlar üzerine kurulu bir sistemin neden çökeceğini kimsenin göremediğini merak ediyoruz.
Burada kişileştirme yapılarak, sorumlu tutulan ülkenin Amerika olduğu aşikardır. Ancak, dünya genelinde de benzer durumlar söz konusudur. Bununla beraber, sanayi devrimi ve devamında karbon kaynaklı yakıtların geçmişten günümüze en çok kullanan ülkelerin, doğaya en çok sorumlu oldukları vurgulanmaktadır. Ayrıca, bu gelişmiş zengin ülkelerin, şirketlerin doğaya verdikleri zararların bir şekilde karşılanması için, temiz enerji kaynaklarına, gelişmekte olan ülkelere destek olmak için,“climate debts” (iklim borcu) (sf. 414) adı altında yaptırımlar uygulanması gibi yaklaşımlar sunulmaktadır. (Not: 2015 yılında anlaşmaya varılan Paris Konferansı benzeri hükümler içermektedir.)
Kitabın ilk kısımlarında dev petrol şirketlerinin etkisiyle, Dünya’nın geleceği için pek de parlak bir senaryo çizilmese de, ilerleyen sayfalarda bu olumsuz hava, çevreci örgütlerin, yerel halkın çabaları ve girişimleri ile biraz dağılıyor. Çevreci hareketlerin Kanada'dan Nijerya'ya Yunanistan'a kadar fosil yakıtlara karşıt görüşlerin mücadelesi ve başarısı anlatılıyor. Burada geçen yerel halkın bizzat yaşam alanlarının derinden etkilenmesi, doğal zenginliklerini kaybetmeleri, bu mücadelelerinin anlamını pekiştiriyor. Ve eğer yaşayacak temiz suları olmadığında, avlanacakları sağlıklı balıkları bulamadıklarında, kazandıkları paranın hiçbir anlam ifade etmeyeceği bilinci güçleniyor.
Kitabın yazıldığı zaman dilimde yaşam, yazar Naomi Klein için de hiç kolay olmamış. İki sefer çocuk sahibi olamayan, araştırmaları sebebiyle sürekli havayolları ile seyahet eden yazara doktorları adrenalin hormon yetersizliği ve düşük kortizol seviyesi teşhisi koymuşlar. Bu teşhis ilginç bir şekilde, NOAA (National Oceanic and Atmospheric Administration/ Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi) bilim adamları tarafından Gulf Coast’da (Meksika Körfezi) çevre felaketinin yaşandığı bölgede bulunan yunuslara da konmuştu. (sf. 436) Benzer bir şekilde, somon balıklarının nehirlerin tersine kilometrelerce hareketi ile bir şekilde yavrulamayı başarması gibi, yazar, üçüncü denemede oğlunun dünyaya gelmesini bu kararlılığa bağlayarak (sf. 440), insan varlığının doğanın bir parçası olduğunu hatırlatırken, çevrenin etkilerinin bizzat kendimizden gözlenebileceğini örneklendiriyor.
Yardımcı Kaynaklar