top of page

Gelişen şehirler ve yeşil altyapı

Kentler büyüdükçe ve yoğunlaştıkça, yeşil altyapı sistemlerini bir elektrik, bir doğalgaz boru hattı gibi bir hizmet altyapısı olarak değerlendirmek ve insan sağlığını iyileştiren bir araç olarak tanıtmamız gerekiyor.


Londra Yeşil Altyapı Bölümü Baş Müdürü Peter Massini’nin kaleme aldığı orjinal makaleden esinlenerek düzenlenen bu makalede kendimize de dersler çıkarabilir, farklı bir bakış açısı kazanabiliriz.


Şehirlerde nüfus arttıkça, acaba yüzölçümünü daha genişleterek yani yayılarak mı büyümeli yoksa kompakt yapı korunup, nüfus yoğunluğu artarken, yüksek katlı konutlar inşaa ederek, gelişmiş toplu taşıma kullanımı, enerji ve su kullanımındaki verimliliği teşvik ederek mi büyümeli. Sürdürülebilirlik açısından bakıldığında, ikinci seçenek daha mantıklı görünmekte. Çünkü, doğayı olduğu haliyle korumak bir yana, şehir içi gerekli hizmetlerin bir yerden bir yere taşınması daha kısa mesafelerde gerçekleşir ve kompakt yapı en basit haliyle verimlilik kazandırır. (Bakınız: Atlanta ve Barselona - Şehirlerin DNA’sı)


Ancak, aşırı nüfus alan kentlerde, bu durum her zaman mümkün olmayabilir. Her ne kadar altyapı güçlendirilirmesine, akıllı sistemler geliştirilmesine rağmen, kent sınırlarında genişlemeler, yayılmacı anlayışı kaçınılmaz duruma getirebilir.


Bununla birlikte Peter Massini, Londra’dan örnek vererek, artan büyüme ve yoğunluğun, yeşil alan kaybının devam etmesine ve insanların doğadan kopukluğuna neden olacağı konusunda anlaşılabilir bir endişe olduğunu ifade ediyor. Peki ama, daha fazla konut, hastane, dükkan, okul ve iş alanları talep edilirken, UN Greener Cities (BM Yeşil Şehirler) Notları’nda, EU Nature Based Solutions (AB Doğa Çözüm) Yöntemleri'nde ve Birleşik Krallık Natural Environment White Paper (Doğal Çevre) kitapçıklarında uzun uzun anlatılan bir dizi politikalarda geçen Yeşil Şehirler nasıl meydana getirilebilir?


Tanımları yeniden ifade etmek


İlk olarak, "yeşil alan", "kamusal alan" ve "yapı alanı" tanımları arasındaki ilişki konusunda değişime ihtiyaç var. Çünkü, her bir tanım, şehir planlama politikalarında kullanılsa dahi, bu tanımların tam olarak işlevi hakkında çok az şey söyleniyor. “Yeşil alan”, üzerine herhangi bir inşa yapılmamış, dokunulmamış alandır. “Kamusal alan”, binalar arasındaki sivil alanı tanımlıyor ve "yapı alanı", mimari tasarımın, doğal çevrenin tersine taş, tuğla, beton, cam ve çelik gibi malzeme birleşiminlerinin inşaa edilmesinde toplanıyor. Buna göre, yeşil şehir politikaları, yeşil alanın tamamen yapı alanlarından korunması etrafında şekillenirken, örneğin yalnızca sokak aralarına ağaçlar dikilerek, kamusal alanda çevre estetiğinin arttırılması amaçlanıyor.

New York Central Park

Sonuç olarak, kentsel planlama, mimari ve kentsel tasarım, nispeten yakın zamana kadar, gri ve yeşil, yapay ve doğal arasında gerekli dengeyi sağlamak için uygulandı. Her ne kadar, Peter Massini’nin örnek verdiği Londra Planı, bu dengeyi korumak için oldukça başarılı olduğunu belirtse de, ilerde, kentlerin büyüdükçe bilindik yöntemlerle nasıl devam edilebileceğini öngörmenin zor olduğuna dikkat çekiyor. Sonuçta, şehirler, öncelikle, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarımızı karşılamak için, mühendislik ve tasarım kabiliyetimizin bir tezahürü olarak ortaya çıkıyor.


Bu ihtiyaçlara, yeşil şehirlerin sağladığı faydalar da eklenebilir. Ancak, bu faydaları her zaman yeni konutlar, hastaneler, okullar ve ulaşım altyapısı gibi argümanlar gösterecek kadar gerekli olduğunu iyi bir şekilde ifade edemedik.


Bir kamu hizmeti olarak yeşil altyapı


Parklar, yeşil çatılar, ağaçlar, yağmur bahçeleri, yeşil duvarlar ve yeşil koridorların "yeşil altyapı" olarak işlev gören entegre bir ağın teşvik edildiği daha gelişmiş ve incelikli yeşil şehir politika planları hazırlamalıyız. Bir başka deyişle yeşile dönüş bir seçenek değil, bir gereklilik olarak görülmeli. Nasıl ki, yapılarda mühendislik hesaplamaları yapılıyorsa, yeşil çevrelerin örneğin yağmur sularının depolanması, yeniden değerlendirilmesi, drenaj sistemleri, yeşil yürüme yolları, bahçe-sebze-meyve alanları nerede, nasıl, ne zaman gibi daha birçok konu başlığında mühendislik, çevre coğrafyası, iklimi vs. parametrelerini hesaba katarak değerlendirilmelidir. Kazanç nedir? Tüm topluma ve insan dışındaki canlılara yansıyan yaşanılabilir pozitif bir ortam, aşırı iklim koşullarına dayanımı yüksek çevre.


Peter Massini’ye göre, Londra bu yönde ilerliyor. Nehirleri yeniden canlandırarak, yeni sel suyu depolama kapasiteleri yaratmak, ekolojik bağlantıyı geliştirmek ve yüzey suyu drenaj sistemi üzerindeki artan baskıdan kurtulmak için sürdürülebilir kentsel drenaj uygulamaları başlatıldığını, böylece, yeşil bir altyapı yaklaşımını hem şehrin faaliyet alanında, hem de yapısında nasıl geliştirilebileceğini göstermeye başladığını bildiriyor. Londra, özellikle kentin kalbinde ve merkezin etrafında kamu/özel sektör ortaklıklarının destekleriyle, yeşil alanların, yeşil duvarların ve yağmur bahçelerinin kurulumunu teşvik etmekte önemli başarılara imza attı. (Resim https://www.london.gov.uk/what-we-do/planning/implementing-london-plan/supplementary-planning-guidance

Londra

Fakat, sorun, kritik öneme sahip olan altyapı hizmetlerinde (elektrik, su, doğalgaz vs.) olduğu gibi, kentteki yeşil altyapı sistemini aynı şekilde takıp, bağlayıp kuramıyor olmamız. Birbirinden ayrı yeşil alanların ötesinde bir boyutta planlamanın düşünülmesi gerekmekte. Kendi içinde izole yeşillendirme girişimleri faydalıdır, ancak dönüştürücü etkiye sahip değildir. Bu girişimler, belli bir alana özgü ihtiyaçları karşılarken, bölgesel ölçekteki zorlukları (yüzey suyu kontrol yönetimi, hava kalitesinin iyileştirilmesi, biyoçeşitliliğin korunması veya yürüme/bisiklet ağı gibi) su, elektrik, ulaşım ve dijital hizmetlerde olduğu gibi bir ağa bağlanmış ve sistemleştirilmiş bir altyapı olarak geliştirilmelidir.


Niyahetinde, bu sistemlerin yaklaşımını ifade eden örnekler ortaya çıkmaya başladı. Örneğin, Trees and Design Action Group (Ağaçlar ve Tasarım Eylem Grubu) tarafından yayınlanan Trees in the Hard Landscape (Çevre Düzenlemede Ağaçlar) ve Lewisham Belediyesi - Londra tarafından hazırlanan River Corridors Improvement Plan (Nehir Koridorları İyileştirme Planı) şehirde yeşil ve gri renkleri ayrı ayrı tutmaktan ziyade, biraraya getiren bütüncül bir düşüncenin önemini vurgularlar.


Melbourne Yeşil Altyapı

Yukarıdaki resim Avusturalya Melbourne şehrine ait yeşil altyapıyı temsil etmektedir. Resim üzerine tıklayarak detayları inceleyebilirsiniz.


Daha yeşil bir şehir, doğal çevre ile binalar arasında, ekoloji/çevre uzmanı ile mimar/mühendis arasında veya park ile kamusal alan arasında bir ayrım yapmayan bir şehirdir. Böyle bir şehir, yeşil altyapıyı ve doğayı destekleyen çözümleri benimserken, doğayla uzlaşmayı değil, onunla işbirliği içerisinde olmayı düşünür.


Kaynak:

Öne Çıkanlar
Güncel Yayınlananlar
Başlıktan Arama
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page