Mevcut binalarda ısı yalıtım, havalandırma, klima üçgeni
Yaşamımızın yaklaşık %90'ını kapalı alanlarda, daha çok evlerimizde, ofislerimizde geçiriyoruz. Yılın her günü, yazın sıcaklarında, kışın soğuklarında ideal sıcaklığı, temiz havayı, iç hava kalitesi bozulmadan kesintisiz sağlanmasını, binalarda öncelikli olarak talep ettiğimiz elektrik, su ve doğalgaz kaynaklarından ayrı düşünemeyiz.
Ancak, iç mekan hava kalitesinin, gözle görülür, elle tutulur bir kıyaslama kontrolü yapılamaması veya güç olması nedenlerinden dolayı genelde göz ardı edilen bir konu olmuştur. Buna rağmen, astım, hasta bina sendromu (sick building syndrome), akciğer, solunum rahatsızlıkları, baş ağrısı gibi rahatsızlıklar yetersiz havalandırma sonuçlarındandır. Bu nedenle, bina içi entegre edilen sistemleri, teknikleri uygulamadan önce, iklim şartları ve havalandırma bütün yıl boyunca göz önünde tutulmalı. Örneğin, ısı yalıtım yaptırdığımız binalarda otururken, kış günlerinde soğuk havalarda, daha az doğalgaz tüketerek, tasarruf yapacağımızı düşünürken, daha basık, havasız ve özellikle yaz ayları daha fazla klima/havalandırma ihtiyacını arttıran risklere mi yol açıyoruz acaba?
Türkiye'de son zamanlarda ısı yalıtımı (her ne kadar Enerji Kimlik Belgesi (EKB) direk bağlantılı olmasa da katkısı olmuştur) daha bilinir ve mevcut binalarda her ne kadar istenilen seviyelerde olmasa da uygulanır olmuştur. Ancak, ısı yalıtımı yapılırken, şu soruların yanıtlarını bulmalıyız:
Isı yalıtım sırasında mevcut binalarda havalandırma ihtiyacı ne derece düşünülmektedir? Isı kayıplarına en büyük katkı pencerelerin kendisinden, çerçeve ve bağlantı yerlerinden kaynaklanırken, bu bölgeler için önlemler alınmakta mıdır? Konutlarda kontrolsüz hava sızıntılarına izin verildiğinde, kış aylarında soğuk hava, yaz aylarında ise, sıcak havanın istenmeyen etkisi bina içinde termal konforu azaltacağı düşünülmesi gereken bir konudur. Yalıtımın, ekonomik anlamda tam olarak geri dönüşü her bir proje için kaç yıl olduğu hesaplanıyor, konut sakinleri/sahipleri ile paylaşılıyor ve takip ediliyor mu? Bu bakımdan, en azından ekonomik anlamda bir getirisi olmayan yalıtım sorgulanmalı, araştırılıp, çözüm önerileri bulunmalıdır.
Yaşadığımız coğrafyada özellikle Anadolu'nun iç kesimlerinde kışları soğuk ve yazları ise oldukça sıcak geçmesi, bina tadilat/iyileştirme uygulamalarını doğrudan etkilemektedir. Örneğin, aşağıdaki fotoğrafı incelediğimizde, onlarca havalandırma/klima sisteminin bir bina arka cephesini zamanla nasıl kaplayabileceğini görüyoruz. Bu tip uygulamalar, bir geminin su kaçırdığı yerlerinin tamir edilmesine/ yamalanmasına benziyor. Ancak komple bir çözüm sunulamadığı için, bu çözümler geçici, masraflı ve ne yazık ki, sürdürülebilir olmuyor. ( Bu tip yapıların çevreye kattığı estetik görünüşü ise, bu bölümde hiç hesaba katmıyoruz.) Halbuki tek bir sistem kurulup, istenen iç mekan hava koşullarının yaz/kış sunulması mümkün olabilirdi.
Sonuç olarak, konut sakinleri biraraya gelerek, uzun vadeli, ekonomik getirisinin yanında, rahat, konforlu, sağlıklı çözümleri bir arada düşünmeli ve sorgulamalıdır. Aynı zamanda, merkezi sistemlere yönelinmesi daha başarılı, ekonomik çözümler getirebilir. Örneğin, merkezi doğalgaz sistemi, merkezi hava kaynağı ısı pompaları, yeraltı jeotermal ısı kaynağı pompaları ve dahası, bütçesi geniş olan konutlar için cephe ve çatı yenilenebilir enerji sistemleri (güneş paneli, su ısıtıcı termaller) değerlendirilebilir.
Özetle, ısı yalıtım, klima ve havalandırma birbiri ile entegre sistemlerin, ekiplerin komple bir çalışması, analizi ile projeler hazırlanmalı ve uygulamaya geçilmelidir.
Kaynak: